-
Sinan Şahabettin Altmışkara
Tarih: 21-08-2021 00:02:00
Güncelleme: 21-08-2021 00:02:00
Karles Darwin, Karl Marks, Friedrich Engels, Emile Durkeim, Sigmund Freud gibi düşünürlerin kitaplarına sardığım doksanlı yılların sonlarına doğru ‘İnsanda Allah’ eserini yazma kararı almıştım. Dünyanın büyük bir bölümünde arayış içinde olan insanları ciddi anlamda etkileyen bu düşünürler ‘dolaysız doğal bir olgu’ kavramıyla ‘yaratıcısız’ bir kâinat tahayyül etmişlerdi. Her zaman dile getirdiğimiz bir sav vardır; ‘doğa boşluk kabul etmez’ diye. Boşluklar illaki doldurulur. Sizin hakikati konduramadığınız her boşluk, başkalarının hilkat garibeleriyle doldurulur.
Tarih boyunca insanoğlu önce tapınaklar, ibadethaneler inşa etmiş daha sonra bu yapıların etrafında yaşam alanlarını oluşturmuşlardır. İnsanlık tarihi ve dinler tarihi eşdeğerdir. Bugün dünyayı kasıp kavuran; nihilist(hiççi), Makyavelist(ahlaki kayıtsızlık), opurtünist(kendi çıkarına göre davranan) kişilik bozukluğu bileşenlerinin neticesi olarak da deist, ateist, sosyalist ve kapitalist tebaaların varlığına şahitlik etmekteyiz.
İnsan öyle bir mekanizmadır ki, insanoğlunun yaptığı en karmaşık makine dahi insana benzetilemez. İnsanın biyolojik yapısındaki ahenk; akıl yapısındaki öğrenme yetisi; aklın hafıza deposu kabiliyeti yanı sıra kalbin kanı pompalama ahengi ve sürekliliği; ruhun tüm bedeni ayakta tutan görünmez müthiş enerjisi varoluşçuluk öğretisinde bizi doğru adrese götürecektir.
İnsanı oluşturan mefhumları: “akıl, kalp, ruh ve bedeni” tek tek açarsak, insanın ‘dolaysız doğal bir olgu’ olmadığını anlarız.
Akıl
İnsanın düşünme, bilme, davranışlarını belirleme, denetleme ve yargılama yetisine ve de iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırma kabiliyetinin toplamına ‘akıl’ diyoruz. Belli yargıların başka yargılar ile mantıksal bağlantılarını kavrama, olayları yönlendirme ve düzenleme ilkeleri bulma dolayısıyla geleceğe ilişkin ya da gelecekte olacak olaylar konusunda öngörüde bulunma kabiliyeti şeklinde de ‘aklı’ tanımlayabiliriz. Yaratıcı Kitabı Keriminde; "… Dileyen Rabbine bir yol bulabilir" (Müzzemmil Suresi, 19) ayetiyle, aklın doğru adresi bulmasını, insanın istemesine ve azmine bağlamıştır.
Beynimiz DÖRT BUÇUK MİLYON transistörün işini tek başına yapıyor. Tat ve koku sinyallerini ayrı ayrı alabiliyor ve aldığı tüm sinyalleri doğru adrese yönlendirerek, kelime halinde bu kodları anlamlandırarak (isimlendirerek) yaşamımızı kolaylaştırıyor.
Kalp
Kalp, insanın göğüs boşluğunda iki akciğerin arasında ve göğüs kemiğinin hemen arkasında yer alıyor. Göğüs kemiği kalbin korunağıdır. Kalp insanda dakika da 60-80 vuruş arasında değişen bir hızla günde DOKUZ BİN litre kan pompalıyor dahası ortalama altmış yıllık bir insan yaşamında SEKİZ BİN TON kan pompalıyor insan vücuduna. Bütün bu işlemleri kalp ve damarlardan oluşan sade bir dolaşım sistemi yapıyor. Sade bir masa kendiliğinden var olamazken, siz düşünürler nasıl ‘dolaysız doğal bir olgu’ mantıksızlığını içselleştirmeye çalışıyorsunuz.
İnsanın vücudunda adeta motor görevi gören kalp, aynı zamanda yürek kavramını içinde barındırır. Burada yürek, kalbin ışığı hükmündedir. Yürekte gizli olan gönüldür. Hayvanlarda da kalp vardır fakat gönül yoktur. Kalp, gönül, yürek; tek et parçasında manaya dönüşmüş yetilerin bileşenidir. "Hiç yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki; onların kendisiyle akledecekleri kalpleri olsun..." (Hac 46) "Kalpleri vardır, onunla kavrayıp anlayamazlar; gözleri vardır, onunla göremezler, kulakları vardır onunla işitemezler." (Araf 179) yaratıcı kalbin aklından bahseder kitabı keriminde. Kalbin hassas ve ayırt edebilen yönünü işaret etmiştir. Resulullah kalp hususunda bir hadisinde; "Kalp üç kısma ayrılır. Birinci kısım hayırlı hiçbir şeyi idrak etmeyen ters kalptir; bu kalp kâfir kimsenin kalbidir. İkinci kısım kendisinde siyah bir nokta olan kalptir; böyle bir kalpte hayır ve şer sürekli savaş ve çekişme halindedir. Onlardan hangisi daha güçlü olursa kalbe o galip gelir. Üçüncü kısım açık kalptir. Bu kalpte hiçbir zaman sönmeyecek bir ışık ve nur vardır. Bu ise mümin kimsenin kalbidir.” Der. (Bihar-ul envar c 70 s 51)
Ruh
Eğitim, tıp, endüstri, ekonomi alanlarında, üniversitelerde okutulan ruh bilimi ya da diğer adıyla psikoloji bilimi, insanın çevresine uyum sağlayabilmesi ve aynı zamanda insanın kendi içinde dengeli gelişebilmesi için okutulan bilim dalıdır. Ruhun varlığı bilimsel olarak bütün dünyada kabul görmektedir. Hicr Suresi 29. Ayette Halık: "Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın." İfade-i celilerinde ruh konusunda, bizzat ‘ruhumdan üfürerek’ tabirini kullanarak sonsuz gücün tecellisini açık etmiştir.
İspatın en ihtimam haliyle insanın içine yerleştirilen tüm bu senkronize ahenk dahi bizi yaratıcımıza götüremiyorsa aynaya bakarken gördüğümüz boş bir ekrandan ibarettir. Kendini göremeyenlere, Allah’ı gösteremezsiniz! Kendini bilmeyenlere, Allah’ı bildiremezsiniz! Kendini tanımayanlara, Allah’ı tanıtamazsınız! Bizatihi insanın içine ispatı serpiştirilen 'Allah'ın varlığını inkâr edenlere' Allah azze ve cellenin “Onlar (gerçeğe karşı) sağırdır, dilsizdir, kördürler” tanımıyla son noktayı yaradan koymuştur.