escort konya

içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Osmanlı Devleti-Kürt Sorunu (10)

 

Daha  evvelki yazılarımızda da  değindiğimiz  gibi ; 1789 tarihinde yapılan Fransız ihtilali ile ön plana çıkan “ Ulus” devlet düşüncesi ve ulusların Kader Tayın Hakkı  yüzlerce yıllık imparatorlukların yıkılmasının adeta başlangıcı olmuştur. Ulus devlet düşüncesi her ne kadar Avrupa’da başlamış ise de çok kısa bir sürede  bütün dünya bu düşünceden etkilenmiş ve impartorlukları bir alev gibi sarmıştır.                                                                                          Kürt’ler;  Mezopotamya, Anadolu, Kafkasya, İran, Suriye, Mısır coğrafyası başta olmak üzere yüz binlerce yıldır bu coğrafyalarda mukim olan kadim bir halktır.  Kürtler de diğer halklar, milletler gibi kendi kaderini tayin ette, kendi kendini yönetme isteği ve azminden hiçbir zaman vaz geçmemiş, sürekli kendi kendilerini yönetmek , bağımsız bir devlet kurmak için bu mücadele vermişlerdir. Kürtler, aşiret yapıları gereği zaten kendi toprakları üzerinde Mir, Ağa, Bey, Şeyh, Dede, Şıh’lik gibi (aşiretsel – teolojik)  özerk bir yapıya sahiptiler.                                                                 

 Bu yapı zaman zaman otonom ,fedaratif , federasyon ve özerklik şeklinde olsa da ;İmparatorluklarla yaptıkları anlaşmalar gereği; savaş olmadığı zamanda rutin idari  ilişkilerle birlikte düzenli  vergi vermek, savaş çıkması halinde ise  asker ve savaş bütçesine göre imparatorluğun belirlediği  payına düşen “haracı”  vermekti.                                                                                                                                     

Kürdistan coğrafyası fiziki konumu gereği bölgeler arası geçiş güzergâhları üzerinde olması sebebiyle çoğu zaman tabiri caizse hep  “ayaklar altında” kalmıştır.Bu sebepten dolayı da çok büyük acılar yaşanmış ve büyük  bedeller ödenmiştir.İmparatorluklar – Devletler arası savaşlarda kendi topraklarını korumak adına ; ya savaşmak zorunda kalmışlar veya işgalcilerle birlik olup karşı tarafla savaşmışlardır…                                                                                                                  

  Her türlü savaş  kesinlikle insanoğlunun KENDİ KENDİNE YAPTIĞI EN BÜYÜK KÖTÜLÜKTÜR.                                                                                                                                                  

Savaş demek; vahşet, yokluk, esaret,  göç, talan, ganimet(!),  kan , gözyaşı ,acı ve ÖLÜM demektir…   

 Savaşlarda oluk gibi kan akıtılırken, her zaman olduğu gibi savaşların en büyük, en çok mağduru ÇOCUKLAR VE KADINLAR OLSADA ASLINDA  BÜTÜN İNSANLIK ,BÜTÜN CANLILAR VE DOĞANIN VE YAŞAMIN  KENDİSİDİR…                                                                          

  Aslında insanlığın tarihi ; kan, gözyaşı ve acılar üzerine yazılmış acıklı , kanlı bir  destandır.                                                                                                                            

  Kürtler’ de bu acıları dibine kadar yaşamış bir halktır.                                                           

 Her ne kadar tarihi yazan tarihçiler; egemen zalimlerin “başarı (!)” ve kahramanlıklarının (!) dışında Kürt’lerle ilgili dişe dokunur bir şey yazıp söylememişlerse de; zalimlerin bütün gölgelemelerine rağmen kimsenin gücü güneşi örtmeye , kapatmaya yetmemiştir.                                                                                                                     

Kürt’ler bu kadim coğrafyada bütün zorluklara rağmen ; zorunlu göç ,sürgün , talan, ölüm ve katliamlara ragmen  yaşamayı başarmışlardır.  Buda Kürtlerin ne kadar kadim ,azimli ,sabırlı ,çalışkan ,dirençli ve herşeye rağmen yaşamaya  ne  kadar sevdalı,aşık ve YAŞAMAYI  hak etiklerinin ispatı ve göstergesidir.   Dün vardılar, bugünde vardırlar ve yarında var olacaklardır…                                                                                                                                                          

Yazılı tarih gerçekleri yazmasa da; Dengbejler yaşanan bütün acıları, sevinçleri, sürgünleri, göçleri ve katliamları yüz yıllarca nesillerden nesillere sazla, sözle  günümüze aktarmışlardır.                                                                                                                 

Varsın yalan atan tarih şahitlik etmesin ,varsın zalim ve tarafgir tarihçiler şahitlik etmesin ama toprak şahit, dağlar şahit, ırmaklar şahit ,ağaçlar,kuşlar  ve  hakiki tarih ve tarihçiler şahit…                                                                                        

Şimdi konumuza dönecek olursak; Kürtlerin büyük çoğunluğu Osmanlı İmparatorluğunun tebaası ve onların yönetiminde  yaşıyorlardı.                                                                                                                                                                                   

Dolaysıyla Kürtler  çöken  imparatorluk bakiyesi içerisinde en büyük acıları yaşamış  bir halktır.                                                                                                   

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞININ GALİPLERİ KÜRDİSTAN COĞRAFYASINI TÜRKİYE –İRAN – IRAK – SURİYE DEVLETLERİ ARASINDA DÖRT PARÇAYA BÖLMÜŞLERDİR. HATTA DÖRT DEĞİL BEŞ PARÇAYA BÖLMÜŞLERDİ…   Devam edecek. Selam ve Dua ile.

İhsan yaşar.           

Bu yazı 6720 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum